“Bismillahirrahmanirrahim.
Selamün aleyküm gayretperver ustalar. Allah’a şükürler olsun ki mendebur düşman kaçıyor. Muzaffer Türk ordusu beş gündür durup dinlenmeksizin
kâfiri kovalıyor. Güzel İzmir’e, kalplerimizdeki imânımız kadar yakınız artık. İki gün evvel Banaz’daki muharebede bataryamın çavuşlarından Seyfi, kalleş düşmanın kurşunuyla şahadete ermiştir. Cenazesini sıhhiyecilere teslim etmeden önce mintanının içinde bu kovanı buldum. Malumunuzdur ki vefat eden neferin künyesi ailesine yollanır. Lâkin beş gün önce Karahisar’ı ele geçirdiğimizde, Seyfi Çavuşun ailesinin düşman tarafından katledildiğini öğrendik. Bu kahraman Türk evladı kederini yüreğine gömüp anacığını, babacığını defnedemeden düşmanın peşine düştü. Üç gün sonra kendisi de hakkın rahmetine kavuştu. Kovandaki yazılardan anladığım üzere bu topçu neferlerin bir ailesi de sizler olmuşsunuz. Bu sebeple Seyfi Çavuşun
künyesini sizlere yolluyorum. Başınız sağ olsun. Hayır dualarınızı bizlerden,
Fatihalarınızı aziz şehitlerimizden esirgemeyiniz. Hakkın rahmeti üzerinize olsun.
Yüzbaşı Muhsin Talat. 4. Alay 2. Tabur 8. Batarya
14 Muharrem 1341 Salihli”
Devamını merak mı ediyorsunuz? Burada, buyrun.
2001 yılına ait ilimiz tanıtım videosu
Afyonkarahisar’a ne yapsak tanıtsak diye düşünerek, emek sarfedilerek hazırlanmış bir video. 2001 yılı İl Yıllığı’nda yer alan ilimizi tanıtan videoyu sitemize ekledim. Afyon’umuzu her yönüyle tanıtan yarım saatlik bu videoya emeği geçenleri kutluyorum.
İngilizler Hindistan’ı işgal ettiğinde, Hint Kralı Osmanlı’dan yardım ister. Osmanlı buraya 350 kişilik bir kuvvet gönderir. Bunların bir kısmı yolda hastalıktan vefat eder, geriye kalanı İngilizlerle savaşır.. Bunlardan kırk kadarı esir alınır, geriye kalanı şehit olmuştur. İşte bu kırk kişiden biri Afyonlu Tarakçıoğlu Mehmet’tir. Tarakçıoğlu Mehmet ve Karadenizli Menteşoğlu Abdullah kaçarlar. Bizim Mehmet mesleği olan kasaplığı, diğeri de dondurmacılığa başlar Avusturalya’da..
Birinci dünya savaşında Avustralya Çanakkale’ye asker çıkarır ve bizim iki Osmanlı askeri olayı duyarlar. Hemen buluşup durum değerlendirmesi yaparlar.
Biz Osmanlı askeriyiz ve Avustralya’da yaşıyoruz. Avusturalya devleti Osmanlı’ya savaş açmış ve bizim ülkemizi işgale gitmiş. Bundan dolayı biz de Avustralya devletine savaş açalım derler.
Alırlar kağıdı kalemi ve yazarlar:
Sayın Avustralya Başkanı Eksalans hazretleri;
Biz iki Osmanlı askeri, ülkenizde bulunuyoruz. Duyduk ki devletimiz Osmanlı’ya Avustralya devleti olarak savaş açmış ve Çanakkale’ye asker göndermişsiniz. Bundan dolayı iki Osmanlı askeri olarak biz de Avustralya devletine savaş açmış bulunmaktayız.
Bu bir Osmanlı fermanıdır. Ekselansların bilgilerine duyurulur.
Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet,
Karadeniz diyarından Menteşeoğlu Abdullah
İki Osmanlı askeri, Sidney’in 250 km. uzağında Karlıdağlar denilen bölgede önce virajlarda tren raylarını sökerek 3 treni devirirler. Üçüncü tren kazasında askeri muhimmat bularak silahlanırlar. Aynı bölgede 8 karakol basarlar ve karakollardaki askerlerin tamamını vururlar.
Ne olduğunu bir türlü çözemeyen Avustralya devletinin sonunda iki Osmanlı askerinin yazmış olduğu mektup akıllarına gelir ve mektubun atıldığı bölgeye 250 kadar asker gönderirler.
İki Osmanlı askeri aranmaya başlanır. Bir kaç gün sonunda sıcak çatışma olur ve Osmanlı askerleri bu Karlıdağlar da şehit edilir.
İki askerin mezarı şu an da Sidney’e 250 km. uzakta Karlı Dağlar’da. Avustralyalılar iki Osmanlı askeriyle savaştık demek zorlarına gittiği için bu askerlere Hindistan asıllı diyorlar.
Oysa Hindistan’da ne Karahisar diyarı, ne de Karadeniz diyarı diye bir bölge yok.
Tarakçıoğlu’nun yakınları Tınaztepe’de yaşıyor. Soyadı Kanunu’ndan sonra Ertunç soyadını almışlar. Bu araştırmayı da tarih araştırmacısı Kurmay Albay Ahmet Akteryapmış.
İstanbul’daki yakınlarımızı ziyarete gittiğimiz zaman bize, “Yarın Ortaköy’de kumpir yiyelim mi?”, “Beşiktaş’ta iyi bir köfteci var, ne dersiniz?..”, “Boğaz turuna çıkalım mı?” derlerdi. Bizse buraları yıllar öncesinden gitmiş, denemiş, görmüşüzdür. Bizi en çok çeken mekanlarsa kendi keşfettiklerimizdi. Örneğin, Beyoğlu’da, İstiklal Caddesi’de uzun yürüyüşler sonrasında Aslıhan Pasajı’da çay içmek, Sultanahmet’teki Derviş Çay Bahçesi’nde çay ve simit…Bu sene gittiğimiz İstanbul’da Eyüp’te bir mekan keşfettik. Eyüp Camisi’nin hemen arkasında, Eyüp Belediyesi Cafer Paşa Medresesi Kültür Merkezi… Kuytu, kendi halinde, sessiz bir mekan… Sorduk, öğrendik.. Buranın kahvesi meşhurmuş. Her gelen kahve içiyordu. Ben çayı, eşim kahveyi tercih etti. Hakikaten burası hoşumuza gitti.Burada isterseniz Tezhip, Ebru ve Osmanlıca dersleri alabilirsiniz. Sessiz bir köşede kitabınızı okuyabilirsiniz. Eyüp Belediyesi burayı halka açarak güzel bir hizmet yapmış. Bir hafta sonu burayı arkadaşlarınızla beraber şenlendirin derim.Aşağıda benim emektar fotoğraf makinasıyla çektiğim kısa bir video var.