Menu
Afyonkarahisar
  • Ev
  • Anasayfa
  • Gizlilik İlkeleri
  • Bizimle iletişime geçin
  • Günlük Fotoğraf
Afyonkarahisar

12 Eylül

12 Eylül 1980 sabahı okula gitmek için mi kalkmıştım yoksa yaz tatili devam ediyor muydu tam hâtırlamıyorum. Sebebini bilmiyorum ama evdeki radyoyu açmıştım, ‘mehter marşları’ çalıyordu ve ara ara ‘ordunun yönetime el koyduğu’ söyleniyordu. Bizimkilere söyledim. Zaten bu bekleniyordu ki bizimkilerin biraz ‘oh’ çektiğini hâtırlıyorum, gene de bir tedirginlik vardı.

Çocuk (!) ‘ihtilal’den ne anlar. Küçük bir ilçe…. Kendimi sokağa attım. İlginçti, sokakta benim gibi bir iki haylaz çocuk… Arada bir askerî jipler geçiyor bize içeri girin diye işaret ediyorlardı.

Evimize yakın bakkal sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen dükkânı açmıştı. Gittim, çekirdek aldım, bizim için eğlenceli gün başlamıştı, sokakta kimseciklerin olmaması ilgimizi çekiyordu.

Babam 27 Mayıs’ı hâtırladı sanırım, “O gün de Cuma idi” gibi şeyler söyledi.

İkindiye doğru Belediye hoperlöründen iki saatliğine sokağa çıkılabileceği yönünde anonslar yapılmıştı. İnsanların n’oluyoruz der gibi Belediye Meydanı’na toplaştıklarını hâtırlıyorum.

Sonra…

Aradan üç yıl geçti, liseyi bitirdim, üniversite sınavlarına hazırlanıyorum, İstanbul’dan dönerken yandaki koltuğa oturan yaşları 30-35 gibi görünen iki kişinin önünden geçtiğimiz kışlayı görünce gayri ihtiyari konuşmaya başladıklarına şahit olmuştum. 12 Eylül sabahı evlerinden alınıp buraya getirildiklerini, yemedikleri dayak kalmadığını birbirlerine anlatmaya başlamışlardı. Bu iki kişi muhtemelen farklı görüşlere sahiptiler ve ikisi de enteresandır aynı kışlada dayakla terbiye (!) edilmişlerdi. İkisinin de oradan geçerken gözlerinin yaşardığını dün gibi hâtırlıyorum.

Sonra 12 Eylül’le ilgili kitaplar okumaya başladım. En çok ilgimi ‘Mamak’ çekmişti. Duvarlarında “Burada Allah yoktur, Peygamber de izinde” yazdığını ya duymuş ya da bir yerlerde okumuştum. Ankara’da görev yapan bir yakınıma konuşma esnasında bunu sordum, “Yok öyle bir şey, mümkün değil” demişti. Bir süre sonra o yakınım bir vesileyle oraya gitmiş, bana da o duvar yazısını doğrulamıştı.

Misafir olduğumuz bir evde TRT’de Seyit Al’ın söylediği türküyle (bir Kerkük türküsüydü sanırım) evdeki iki ağabeyin gözleri dolmuştu, hâtırlıyorum.

1982 yılında ilk defa Türk Edebiyatı’da yayınlanan Ömer Lütfi Mete’nin “Üç Ayak Bir Şafak” şiirini o yıllarda anlayamamıştık. Sonradan bu şiirin nasıl bir sersenişle o yılları anlattığını öğrendik.

Sanırım o yılları şiir olarak anlatın ilk şâir Ömer Lütfi Mete olmuştu. O şiiri buraya almak istiyorum.

 

Kahpe kayışında bileniyor bıçak

Üç ayak

Bir şafak

Celep örfü ahkâm olmuş

Babam kasap vezir

Eloğluna bayram olmuş

Kuzular sağ enir

Üç ayak

Bir şafak

Ahdetmiş babam babam beni boğazlayacak

Topal tahteravalli hak

Fidyeler takas olmuş

Binilen dala iner nacak

İntihar kısas olmuş

Usûl bitirim

Esas bitirim

Kabul bitirim

Kıyas bitirim

Sarışın değilmişim

Kara kaş, kara göz yasak

Has anadan gelmişim

Öz ocağında öz yasak

Üç ayak

Bir şafak

Birkaç sefil

Gözde nesil

Yırtılan nazlı sancak

Gözüme bağlı mendil

Ben kırk kere İsmail

Babam İbrahim değil

Babam ortada mutlak

Babam adil

Babam katil

1982 , Ömer Lütfi Mete

Takip edin ve bizim gibi :)

RSS
Follow by Email
Facebook
Facebook
fb-share-icon
Twitter
Visit Us
Tweet

Beni Twitter’da takip et

Tweets by @afyonblog
RSS
Follow by Email
Facebook
Facebook
fb-share-icon
Twitter
Visit Us
Tweet
E-posta ile yeni mesajlar alın
©2021 Afyonkarahisar | Powered by WordPress & Superb Themes